Kanser ve Desresyon
Kolon kanseri olduğunu öğrenen 62 yaşındaki erkek hastam, hastalığını öğrendiği ilk süreçte , önce “ bu mümkün değil, bu doktorlar bir şey bilmiyor “ diyerek hastalığını red etmişti. Ardından Ankara ve İstanbul’da çeşitli üniversitelere ve doktorlar gitmiş, defalarca tetkikler yaptırıp yanlışlık var düşüncesini ispat etmeye çalışmıştı. Oğlu ve eşi sürekli onunla didişiyor, “baba bak geç kalıyoruz, bir an önce ameliyat olman gerekiyor “ diyorlardı. Teşhisin kesinleşmesi ile birlikte artık hastalığı kabullenmek zorunda olan hastada birden yemek yemek istememe, aşırı uyku isteği, sinirlilik, hatta eşine bu güne kadar hiç yapmadığı kadar hakaret ve eleştiri içeren cümleler sarf ediyordu. Oğlunun dışarı çıkmasına müsaade etmiyor, en küçük bir sese bile tahammül edemiyordu. Giderek içe kapanmış, hem cerrahi müdehaleyi hem de tıbbi tedaviyi reddediyordu. Hiçbir güç onu hastanenin kapısından içeri sokamıyordu. Ailesi çaresiz kalmış ve benden yardım istemişti. Burada hastanın yaşadığı şey ölüm korkusu, çaresizlik, çevreye bağımlı olma korkusu gibi düşünce ve kaygıların tetiklediği depresyondu. Kanser hastalarının % 50 si tanı, tedavi veya hastalığın herhangi bir aşamasında tıbbi ve psikoterapik desteğe ihtiyaç duyacak düzeyde depreyona girerler. Antidepresan kullanımının yanında alacakları psikolojik destek , hastanın iyileşme sürecine kesinlikle katkıda bulunacaktır.
Depreyon Belirtileri:
- İlgi ve zevk azalması
- Sıkıntı, bunaltı, halsizlik
- Ağlama isteği, karamsarlık
- Uyku bozukluğu
- İştahta aşırı azalma ya da artma
- Aşırı sinirlilik
- Ölüm korkusu
- Bedensel şikayetlerde artış
- İçe kapanma
- Alkol kullanma isteği
- Tedaviyi reddetme ya da geciktirme
- İntihar düşüncesi
Depresyon riskini arttıran sebepler:
- Daha önceden depresyon hikayesinin olması
- Alkol veya madde kötüye kullanımın olması
- Kanserin ileri evrede veya uzak organ tutulumu yapmış olması
- Yeterince aile ve çevresel desteğinin olmaması
- Kontrol edilmekte güçlük çekilen ağrının olması
- Kemoterapiye bağlı yan etki
- Hormonsal veya nörolojik değişiklikler ( hipotirodi, böbrek yetmezliği vb. )
AİLE DESTEĞİ ÇOK ÖNEMLİ
Aile bireylerinin hastayı ve hastalığı algılayışı direk hastanın kendisini etkiler. İlişkilerinde dengeli, duygularını rahat ifade eden, aile içi çatışmaların az yaşandığı , iş birliğinin fazla olduğu, rol karmaşasının yaşanmadığı ailelerde hastanın kanser hastalığına uyumu daha kolay olmaktadır. Aşırı koruyucu ya da katı tutum ve davranışlarla çatışmaların sık yaşandığı ailelerde, rollerin net olmadığı, sevgi , saygı ve ilginin az olduğu ailelerde tam tersi hastalığa uyum güçleşmekte depresyon artmaktadır. Elbette hastalığın uzaması, peryodik hastaneye yatışlar, aile bireylerinin fiziksel ve duygusal kaynaklarının tükenmesine ve desteğinin azalmasına neden olabilmektedir. İşte tam bu noktada kanser hastalarının psikolojik olarak desteklendiği kadar , aile bireylerinin de doğru yönlendirilmeye, bilgilendirilmeye ve psikolojik desteğe ihtiyacı vardır.